AB Sorunun Farkında
Prof. Dr. Ata Atun


AB Konseyi ile Birliğin yasa yapıcı kurumu olan ve AB bütçesine onay veren Avrupa
Parlamentosuna girecek 705 milletvekili 5 yılda bir seçiliyor. 6-9 Haziran 2024
tarihinde yapılacak seçim sonrasında AB Komisyonu (Bakanlar Kurulu) ve AB
Konseyi başkanları da değişecek.


Avrupa Birliği’nin Kıbrıs konusunda, Kıbrıs Türkçesi ile “gıcınmaya” yani işi
savsaklamaya başlaması, birtakım dengelerin ve kavramların artık değiştiğini
gösteriyor.


Öncelikle AB’nin, Yunan’ın ve Rumların baskısı ile Türkiye’ye sözde yaptırım
uygulama kararları veya uygulaması BM Genel Sekreterinin Eylül'deki BM Genel
Kurulu çerçevesinde yapacağı temaslarındaki gelişmelere göre Ekim ayındaki bir
sonraki Avrupa Zirve toplantısına kalmış durumda.


Bunun da ötesinde, AB'nin Avrupa Parlamentosu (AP) seçim sürecine gireceği için
2023 yılı Kasım-Aralık ayları itibarı ile “seçim çalışmalarının ağırlık kazanacağı, siyasi
karar alımlarının çok yavaşlayacağı ve bu nedenle de güçlü AB üyesi ülkelerinin
Kıbrıs sorunundaki gelişmeleri yoluna koymaya zaman ayıramayacakları” imadan
öteye, kesinleşmiş durumda.


Avrupa Birliği üye devletleri içinde, özellikle de Almanya, Belçika, Fransa ve
Hollanda’da yaşamlarını sürdüren milyonlarca Türk seçmenin, seçim sonuçlarını
etkileyebilecek sayıda olmaları, bu ülkeleri Avrupa Seçimleri kampanya döneminde
Türkiye’ye karşı olumsuz karar alma yönünde frenliyor. Dolayısıyla 2023 yılının
Kasım ayından başlayıp Haziran 2024'e kadar sürecek Avrupa seçimleri siyasi
gündemde ön sıralarda olacağından, AB’yi, Türk seçmenleri ve Türkiye’yi
gücendirecek kararlar almaktan men edecek. AB’nin yeni Komisyon'larının
(Bakanlıklarının) en erken 2024 yılının sonbaharında kurulabileceği gerçeği nedeni
ile Yunanların ve Rumların girişimleri 2024 yılının sonuna kadar havada kalmaya
mahkum.


Kıbrıs adasında Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin adanın tek yasal temsilcisi
olmadığının farkındalığına ilaveten, AP seçimleri süresince Kıbrıs konusunda Türkiye
ve KKTC’nin istemediği hiçbir kararın alınamayacağı ve yaptırımın
uygulanamayacağı hayli açık. Bu durumda da BM Genel Sekreteri Antonio
Guterres’in KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ı ve Rum lider Nikos Hristodulidis’i bir
araya getirme çabaları ve arabulucu atama isteği, Türk tarafının istek ve talepleri
yerine getirilmedikçe gerçekleşemeyeceği de kesin. Guterres bunu çok iyi bildiği için
bir takım imalarda bulunuyor ve kendisi yerine yardımcılarını konuşturup, “Genel
Sekreterin “İyi Niyet Misyonu”nun (Good Offices Mission), toplumlar arasındaki
yakınlaşmanın ve temasların ileri götürülmesi, çeşitli düzeylerdeki görüşme ve
buluşmaların kolaylaştırılmasını içerdiğini” söyletiyor.
Guterres’in maksadı belli. Kendisini bu göreve atayan Batılı Grubunu memnun etmek
ve Rumların son 47 yıldır yokuşa sürdükleri federasyon müzakerelerini tekrardan
başlatmak.

Türkiye ve KKTC’nin müzakerelerin tekrardan başlaması için ortaya koydukları koşul
“KKTC’nin tanınması” ve müzakerelerin uluslararası tanınmış iki devlet arasında
yapılması. Bu dışındaki hiçbir koşul, teklif geçerli değil.
Özetle; Yunanlar ve Rumlar boşuna uğraşıyorlar. Hele hele Rum lider Hristodulidis’in
seçildiği günden beri neredeyse müzakerelerin “Federasyon temelinde” başlatılması
için ziyaret ettiği, el- ayak öptüğü 30’dan fazla devlet başkanı ve yöneticilerini araya
koymaya çalışması beyhude çaba.


Artık herkes, Kıbrıs adasında Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin adanın tek yasal
temsilcisi olmadığının farkında ve siyasi gelecek de bu doğrultuda gelişiyor.


Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN
Dekan, Kıbrıs İlim Üniversitesi
KKTC Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı