AMİRALLER DUYURUSU DAVASI İÇİN SAVUNMAM (Bu dava 19.12.2022 günü beraat ile sonuçlanmıştır.)

AMİRALLER DUYURUSU DAVASI İÇİN SAVUNMAM

(Bu dava 19.12.2022 günü beraat ile sonuçlanmıştır.)

Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına;

Başkanlığınızın 2021/230’nolu dosyası ile süren davaya ilişkin olarak savunmam aşağıda olduğu gibidir.

Demokrasi ve hukukun en asgari seviyeden bile olsa geçerli olduğu bir ülkede yaşıyor olsaydık; ne böyle bir dava olurdu ne de ben savunma yapıyor olurdum. Bu dava gerçekten siyasidir ve hukukla zerre kadar bir ilgisi yoktur. Esasında bu iddianame; hukuken bir iddianame olmaktan çok, olmayan bir suçu yaratmak ve iftira atmak hüviyetindedir.

İddianame; “o bunu dedi”, “şu şöyle tepki gösterdi” gibi muğlak ve hukuken hiçbir kıymeti olmayan, somut deliller içermeyen, niyet okumaya çalışan, kanunla tanımlanmış bir suçun işlendiğini söyleyemeyen ve adeta dedikoduname gibi görünen bir metin özelliğinde.

Davaya konu olan duyuruyu elbette beğenmeyebilirsiniz, eleştirebilirsiniz, içeriğine katılmayabilirsiniz ve hatta tepki de gösterebilirsiniz ama bu duyuru ile bir suç işlendiği anlamına gelmez. Hukuken, Sayın Cumhurbaşkanı da dahil, kimin ne tepki gösterip göstermediğine göre de bir suç belirlenemez.

Anayasa’nın 26. Maddesi; “Herkes düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla, tek başına veya toplu olarak açıklama, yayma hakkına sahiptir” diyor. İşte “Amiraller Duyurusu” da bu anayasal hakkın ve özgürlüğün kullanımı idi. Bu duyurudan darbenin imasını bile çıkarmak; ancak çok ama çok kötü niyetli ve maksatlı bir zihnin ürünü olabilir. Ayrıca hukuken darbenin iması olmaz, teşebbüsü olur.

Daha önce mahkemenizde ifade etmiş ve hatta şikayette bulunup, suç duyurusu da yapmış olduğumuz çok önemli bir hususu burada tekrar etmek istiyorum; Sanıklar ve avukatları tarafından henüz bilinmiyorken ve UYAP’a (Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi) dahi verilmemişken, tıpkı FETÖ kumpaslarında olduğu gibi, bu davaya ait iddianameyi basına niçin, nasıl ve kim sızdırdı? Ayrıca Montrö Duyurusunu 103 Amiral imzalamasına rağmen, 10 Amiralin evine, aynen FETÖ kumpaslarında olduğu gibi, şafak baskını yapıldı. Bu 10 Amiral hangi kriterlere göre seçildi?

Savcının esas hakkındaki mütalaasını inceledim. Baştan sona, tek bir hukuki gerekçe ve somut delil içermiyor. İddianame; yazılırken epeyce zorlanılmış hissi veriyor, topluma FETÖ kumpaslarını anımsatıyor ve iktidarın yargı üzerinde giderek daha da güçlenen baskısını bir defa daha somutlaştırıyor. Mütalaada 91 Amirale beraat, 11 Amiral ve 1 Generale 12 yıl hapis cezası istenmiş. Bu ayrım; hukuki değil, somut delillere dayanmıyor ve siyasetin isteğine göre yapılmış hissi veriyor. Çünkü ceza alması istenen isimler; genellikle yazan, çizen, ekranlarda konuşan, sosyal medyada aktif olan, iktidara muhalefet eden ve toplumda az veya çok bilinirliği olan kişilere ait.

Ben, halen ülkemizi yöneten iktidarın ülkemizi felakete taşıdığına, cumhuriyetimize, demokrasimize, adalet sistemimize, demografik yapımıza ve iç barışımıza büyük zararlar verdiğine inanıyorum. Bu kapsamda yaptığım somut verilere dayanan analizleri de köşe yazılarımda yazıyorum ve ekranlarda anlatıyorum. Bunu elbette ki şahsi bir husumet veya öznel bir nedenle yapmıyorum. Bunun tek nedeni tüm ömrüm boyunca yaptığım gibi; vatanımın, milletimin, ülkemin çıkarlarını ve geleceğini korumak istiyor olmamdır. Bu, suç mudur? Ama iktidar beni ve benim gibi diğer muhalif sesleri, özellikle seçimler öncesinde geçersiz bir bahane ile susturmak istiyor. Bu maksatla da yüce yargıyı yönlendirmek istiyor. Ben de bu kapsamda yargılandığımı düşünüyorum. 31 yıl sadakatle Türk Silahlı Kuvvetlerine ve Türk Deniz Kuvvetlerine hizmet ettim. Sicilimde en ufak bir leke yoktur. İstiklal Madalyalı büyükbabamın ve en az üç nesildir asker ve denizci olan bir ailenin evladıyım. Bizden terörist ve darbeci çıkmaz, vatansever çıkar.

Yargılamalarda esas olan amaç; suçlu ile suçsuzu ayırmak ve adaletin yerine getirilmesini sağlamaktır. Bu mütalaada ise bu amacın peşinden gidilmediği izlenimi veriliyor. Mütalaa adeta; “Hukukun, anayasanın ve kanunların gereğini yapıp herkese beraat istesem iktidarın husumetini ve baskısını üzerime çekerim. Herkese ceza istesem topluma anlatamayız ve toplumsal tepkiyi tetikleriz. En iyisi aralarında bazılarını ve özellikle öne çıkanlarını ve iktidarın hoşnut olmadıklarını cımbızlayayım. Bu şekilde hem iktidarı tatmin ederim hem de toplumsal tepkiyi en alt düzeyde tutarım” endişesi içinde hazırlanmış gibi görünüyor.

Mütalaada, iddianamede yer alanların yüzde 90’ına beraat, yüzde 10’una cezalandırma istenerek; “Yargı bağımsızdır ve mütalaa adildir” algısı yaratılmaya ve beraatı istenen 91 Amirale de “susun, yerinizde oturun, esasında farkınız yok, yoksa siz de bu tarafa gelirsiniz” mesajı verilmeye çalışılmış gibi duruyor.

Mütalaa, bir anlamda da halkı korkutma ve seçim sürecinde iktidar hakkında konuşanları ve muhalefet edenleri susturma amacına hizmet ediyor algısını yaratıyor gibi görünüyor.

Sayın Savcı, mütalaasının hiçbir yerinde Türker Ertürk isminden bahsetmemesine ve gerekçe gösterememesine rağmen, sonuç kısmında benim için de 12 yıl hapis cezası istiyor. Ne için? Muhalefet ettiğim ve seçimler öncesi susturulmam gerektiği düşünüldüğü için mi? Gerekçe ve motivasyon bu mudur?

Türkiye bu zorlu dönemi elbette ki atlatacak. Asıl olan; bu dönemden geçerken demokrasiden, hukuktan, adaletten yana tavır koyup koymadığımız, hukuksuzluğa teslim olup olmadığımız, vicdani kararlar verip vermediğimiz ve çocuklarımıza onları onurlandıracak bir miras bırakıp bırakmadığımızdır.

Sonuç olarak; suçsuzum ve hukukun gereği ve hakkım olan beraatımı talep ediyorum.

Türker Ertürk

19 Aralık 2022