Bayramlar, o bayramlar...

Bugün arefe, çocukluk günlerimdeki bayramların heyecanını hatırladım. 

Bayramlık güllü entarelilee dikilir, pantolon, ceket ve ayakkabılar alınırdı. 

Bayram temizlikleri yapılır, niṣanlı gelin kızlar gelecek bayram hediyesini bekler, kadınlar kızlar ellerine kınalar yakar, ayrı bir heyacanla börekler, çörekler, baklavalar, yemekler yapılırdı. 

Bayram neydi biliyor musunuz? 

Kınalı elleri, anne başucuna koyduĝumuz o eller.

Bayram neydi biliyor musunuz? 

İnsanların güler yüzü, misafirperliĝiydi. 

Benim babam bayramlarda hiç olmadı o bir gurbetçiydi..! 

Bayram neydi biliyor musunuz? 

Dedemin sarılıp beni koklayarak öpmesi.

Bayram günü pantolon ve ayakkabımı elleri ile giydirmesiydi. 

Amcalarıma harçlık verirken bana da 2.5 lira vermesiydi.

O parayla çıtpıt ya da mantar tabancası alıp patlatarak bayramın sevincini yaṣamaktı. 

Bayram neydi bilir misiniz? 

Komṣuların çocukları ile ip atlayıp, salıncak kurup sallanmak, sevinçle çıĝlık atarak gülerek oynamaktı. 

Bayram neydi bilir misiniz? 

Günler süren bir heyecan, dostane kucaklaşmalar, limon kolonyası kokan evlerde komşu komşu dolaşmaktı, ṣeker toplamaktı.

Sarılıp öpüṣmek ve barıṣmaktı. 

Şimdi ne o bayramlar kaldı...! 

Ne eli öpülecek büyükler

Ne de eski samimiyet var. 

Bayram dediğimiz bir yabancı gibi gelenek oldu. 

İnsanlar birbirine küskün, kırgın kucaklaṣıp bayramlaṣmaktan aciz.

Camiilerde Bayram namazından çıkan atlıyor arabasına basıyor gaza...

Komṣu komṣuya kardeṣ kardeṣe selam vermiyor. "Süslü dünyanın küskün insanları"

Bu üç günlük dünyada bu kin bu nefret niye? 

Ramazan Bayamınızı kutlar saĝlık, huzur, sevgi ve barıṣ içinde, 

Baklava tadında nice nice bayramlar dilerim. 

Hoṣça ve dostça kalın

Necati Aydın