Halen Oxford Üniversitesi ve New York Üniversitesi’nde görev yapan Alman dilbilimci ve ilahiyatçı Profesör Alexander Görlach, 16 Aralık’ta Almanya’nın “Focus” haber kanalında “ Xi Jinping’i bırakalım”’ başlıklı bir makale yayınladı ve bu diktatörün zayıflığını ortaya çıkardı.”

Yazıda, Urumçi’de çıkan yangının ardından Çin’de yaşanan huzursuzluklar sonucunda Xi Jinping’in “enfeksiyonu sıfıra indirme” politikasını yumuşattığı, ancak ülkenin her yerinde “Kahrolsun Xi Jinping” ve “Kahrolsun Komünist Parti” seslerinin duyulduğu belirtiliyor. 

Makalenin “Xi Jinping’in Uzun İnsan Hakları İhlalleri Listesi” başlıklı bölümünde şöyle deniyor:

Protestoculara yönelik bu soğuk tutum, Xi Jinping’in adı altında bu tür suçları işlemeye istekli yeterince büyük bir kadro kadrosu olmadığını doğruluyor. Çünkü ezilen Uygurlara yönelik günlük muamelesinin de kanıtladığı gibi, Xi’nin eylemlerinde veya insan haklarını hiçe saymasında yanlış bir şey yok. Xi’nin insan hakları ihlalleri listesi çok uzun.”

Makalede ayrıca,

“Sincan Eyaletinde salgınla mücadele politikası nedeniyle evlerinde kalmaya zorlanan 10 Uygur’un hayatını kaybettiği yangın, ülkede protestolara yol açtı. Çin Komünist Partisi’nin, bu protestocuların Sincan halkıyla birleşeceklerini ve onlara sempati duyacaklarını asla düşünmediği biliniyor. Son birkaç yıldır Xi Jinping, Uygur Müslümanlarını Çinlileştirmek ve onları terörist ve tehlikeli bir tehdit olarak damgalayarak yok etmek için elinden gelen her şeyi yaptı. Tarihte kendisinden önceki emperyalistlerin ve saldırganların hiçbiri böyle bir şey yapamazdı. BM bunu insanlığa karşı suç olarak nitelendirdi. Amerikan ve Hollanda parlamentoları, Xi Jinping’in suçunu ‘soykırım’ olarak tanımladı.

****

Makale:

Alexander Görlach

Yazı şu sözlerle başlıyor: “Çin’in korona virüsüne karşı sıkı önlemlerini geri çekmesi, diktatörlerin zayıfladığını gösteriyor. Göstericiler sokaklarda “Kahrolsun Xi Jinping” ve “Kahrolsun Komünist Parti” gibi sloganlar attı. Bunun sonucunda, Çin’in yönetici sınıfı arasında korku hüküm sürüyor..."

Yazıda, “Bu yılın Ekim ayında üçüncü kez göreve gelen Xi Jinping, kaderini ‘enfeksiyonu sıfıra indirme’ tedbirlerine bağladı. Pek çok gözlemcinin “Xi Jinping’in gücünün zirvesine ulaştığına” inandığı bir dönemde, otoriter rejimin siyasi yapısı bile direniş hareketlerinin ortaya çıkışını tam olarak tahmin edemiyordu.

Almanya’nın durum analisti Ghayur Bub, Çin rejiminin kendi halkının isyanından çok korktuğu için mevcut protestoların ölçeğinin genişlemesinden endişe etmediğini, bu nedenle bazı katı politikalarını gevşetme eğiliminde olmadığını söyledi. Almanya’da durum analisti olan Anwar Akhmet de bu konudaki görüşlerini dile getirdi.

Çin'in Suudi Arabistan'ı yanına çekerek İslam dünyasına şirin görünmeye çalıştığı ve ABD'nin İslam dünyası üzerindeki hegamonyasını yıkarak Ortadoğu'yu bu yolla hizaya getirmeye çalıştığı da belirtiliyor.