Mardin Artuklu Üniversitesi Kızıltepe Tarım Bilimleri ve Teknolojileri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yusuf Doğan, Türkiye geneline baktığımız zaman uzun yıllar ortalamalarıyla karşılaştığımız zaman yüzde 40 oranında bir azalma meydana gelirken, 2022 yılına göre bir karşılaştırma yaptığımız zamanda yaklaşık olarak yüzde 31.6 oranında yağışlarda azalma olduğunu söyleyebiliriz" dedi.

Son yıllarda küresel çapta yağışlarda azalma tartışılırken, Türkiye’de dönem dönem tartışmalara konu oldu. Özelikle bu yıl kış mevsiminde olunmasına rağmen bir çok bölgede kar ve yağmur kimi yerlerde yağmadı, kimi yerlerde yeni yeni görülmeye başlandı. Kuraklık ile ilgili bilgi veren Mardin Artuklu Üniversitesi Kızıltepe Tarım Bilimleri ve Teknolojileri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yusuf Doğan, çiftçilerin toprak işlemesi yaptığı zaman toprağı alttan işleyen aletler kullanması gerektiğini belirterek, toprağı olabildiğince az işlenmesi gerektiğini ve ne kayıplarının oluşmasının önlenebileceğini söyledi.

Doğrudan ekim denilen, anıza ekim yöntemi kullanılarak toprağı bu şekilde işleyerek belirli oranda nem kayıplarını önleyerek kuraklıkla mücadele etmiş olunabileceğini aktaran Doğan, "Diğer taraftan ekim nöbeti önemli bir durumdur ve her sene arka arkaya tahıl ekiminden ziyade belirli bir planlama yaparak burada tahıllardan sonra su tüketimi fazla olmayan ürünlerden tercih etmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.

“Bu yıl ortasında hasat edilebilecek ürünlerde ciddi bir kayıp ortaya çıkabileceğini söyleyebiliriz”

“Türkiye genelinde kuraklıkla ilgili verilere bakacak olursak 2022 Ekim ayıyla, 2023 Ocak ayı arasında olan 3 aylık sürede iklim verilerinin bizim için önemli olduğunu söyleyebiliriz" diyen Prof. Doğan, "Çünkü bu dönemde kışlık ekimler yapıldığından dolayı bitkinin çimlenip toprak yüzeyine çıkmasından dolayı bu dönemlerde yağan yağış bizim için önemlilik arz ediyor. Türkiye geneline baktığımız zaman uzun yıllar ortalamalarıyla karşılaştığımız zaman yüzde 40 oranında bir azalma meydana gelirken, 2022 yılına göre bir karşılaştırma yaptığımız zamanda yaklaşık olarak yüzde 31.6 oranında yağışlarda azalma olduğunu söyleyebiliriz. Bu Türkiye’nin bütün bölgeleri içinde geçerlidir" diye konuştu.

En fazla yağış alan Karadeniz bölgesinde bile yaklaşık olarak yüzde 17.6 oranında bir azalma olduğunu dikkat çeken Prof. Doğan, "Bunu bölge bazında değerlendirdiğimiz zaman en fazla Marmara bölgesi yüzde 54 oranında yağışların azalması şeklinde karşımıza çıkmakta ve bunu İç Anadolu Bölgesi takip etmektedir. Diğer tarafta buğday ekimi için önemli bir yere sahip olan Konya Ovası’nda bile geçen yıl göre son 3 ay içerinde yağan yağış miktarından yüzde 50 oranında bir azalma olduğunu söyleyebiliriz. Bu durum ciddi anlamda devam ederse bu yıl sonunda hasat edilebilecek ürünlerde ciddi bir kayıp ortaya çıkabileceğini söyleyebiliriz. Güney Doğu Anadolu bölgesine baktığımız zaman 2022 ve uzun yıllara ait ortalama verileri karşılaştığımız zaman uzun yıllar ortalama verilerine göre yüzde 29.1 oranında bir azalma meydana gelirken, geçen yıla nazaran ise yüzde 46.3 oranında bir azalma olduğunu görebiliyoruz” şeklinde konuştu.

“Toprağı olabildiğince az işlememiz gerekiyor”

Mardin’de uzun yıllar ortalamasına bakıldığı zaman 2018 ile 2022 verilerinde, 2018 yılında yıllık toplam yağış 991 milimetre civarındayken, her geçen yıla göre bir azalma olduğunu görüldüğünü dile getirdi 2022 yılı itibariyle bu yağışın 430 milimetre civarında olduğunu görmekte olduklarını kaydeden Prof. Doğan, sözlerini şöyle devam etti:

Uzun yıllar ortalamasına göre, bir karşılaştırma yaptığımız zaman yaklaşık olarak yüzde 63 oranında yağışların azaldığını görebiliyoruz. Mardin’de bu kuraklığı geçen yıl yine yaşanmıştı ve mevcut kuru tarımın yapıldığı alanlarda ekimi yapılan ürünlerde yüzde 50’nin üzerinde bir verim kaybıyla karşı karşıya kaldık. Bundan dolayı çiftçilerin sadece tohumluk maliyeti değil, gübre ve mazot giderlerinin fazla olmasından dolayı ekimde girdi maliyetleri arttırmıştır. Kuraklık sadece bölge ekonomisini etkilemesinin ötesinde doğal çevre, kent yaşamını, sağlık, ekonomi etkilediği gibi sosyal anlamda insanların yaşam alanlarında bir daralma meydana getiriyor."

Kuraklığın Türkiye ve dünya da olduğu gibi küresel bir soruna dönüşmüş durumda olduğu değerlendirmesinde bulunan Prof. Doğan, "Bununla ilgili ne yapmamamız gerekiyor, bizim buna müdahil olma dururumuz söz konusu değildir. Ancak abiyotik dediğimiz faktörler var. Yani insandan kaynaklı etkenlerdir. Biz, bunları bir nebzede olsa düşürebiliriz. Bunların başında kuru tarımın yapıldığı alanlarda öncelikle kurağa karşı dayanıklı olan bitki türlerini seçmemiz gerekiyor. Toprak işlemesi yaptığımız zaman toprağı alttan işleyen aletler kullanmamız gerekiyor ve toprağı olabildiğince az işlememiz gerekiyor ki, nem kayıpları oluşmasın" dedi.

Prof. Dr. Doğan. sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bunun yanında toprak işlemede yeni teknikler kullanarak doğrudan ekim dediğimiz anıza ekim yöntemi kullanılarak toprağı bu şekilde işleyerek belirli oranda kuraklıkla mücadele etmiş oluruz. Diğer taraftan ekim nöbeti önemli bir durumdur ve her sene arka arkaya tahıl ekiminden ziyade belirli bir planlama yaparak burada tahıllardan sonra su tüketimi fazla olmayan ürünlerden tercih etmemiz gerekiyor. Bunların başında Aspir, Ayçiçeği, Mercimek, Nohut ve yem bezelyesi gibi bitkileri dönüşümlü bir şekilde ekim nöbetine koyarak bu kuraklığa karşı bunu önerebiliriz.”

“Yabancı otlar kuraklığa karşı daha dayanıklı oldukları için gelişimlerini daha iyi tamamlarlar”

Kuraklığın baş göstermesiyle beraber yer altında bulunan su havzalarında da bir azalma meydana geleceğine dikkat çeken Doğan, "Bu zamanla gölet, akarsu ve barajlarda ki su miktarlarının azalması sebebiyet verecektir. Bundan dolayı suyun tasarruflu bir şekilde kullanılması gerekiyor. Sulu tarımın yapıldığı yerlerde ise salma sulama yerine kesinlikle basınçlı sulama sistemi kullanmamız gerekiyor. Su tüketimi düşük olan yâda az olan bitkileri önermemiz gerekiyor. Bölgemizde ikinci ürün olarak daha fazla mısır ekimi yapılmaktadır. Buna alternatif olarak yer fıstığı ekimini yaygınlaştırabiliriz. Çünkü yer fıstığı mısıra göre su tüketimin daha düşüktür. Böylelikle tarımda kullandığımız suyu tasarruflu kullanılmış olur hem de pazar durumu iyi olan bir ürünün ekimini gerçekleştirerek gölge ekonomisine katkıda bulunuruz. Kuraklık hastalık ve zararlıların yanında yabancı otların artmasına da neden olmaktadır. Çünkü hastalıkların kuraklıkta gelişimi daha iyi olmaktadır. Böyle bir durumda çiftçilerimize tavsiyemiz şu olur dönemsel olarak tarla kontrollerini sıklaştırarak yapmamız gerekiyor ve hastalık tespiti bulunduğu andan itibaren bununla ilgili mücadele yapılmalıdır" ifadelerine yer verdi