Rumlara Güven Duymak
Gerçekte Kıbrıs sorununun kökeninde yatan, çözülmesi gereken sorun “güven”
sorunu.
Kıbrıs Türkleri içinde içten gelerek Kıbrıs Rumlarına ve Yunanlara güven duyanların
sayısı yok denecek kadar az.
Bu güvensizliğin kökleri de 20’nci yüzyılın başlarına kadar gidiyor ancak geçmişi
geçmişte bırakır günümüze dönersek, o günden bugüne değişen hiçbir şey olmadığını
görüyoruz.
Biliyorsunuz, Rumlar KKTC’nin adının geçeceği, KKTC’yi üste taşıyacak, Kıbrıs
Türküne nefes aldıracak her türlü girişimi engellerler. Buna turistik ziyaretler,
ekonomik ve bilimsel faaliyetler de dahil.
Kıbrıs Rumları, 1955-1974’e kadar, aynen günümüzde Gazze’de yaşanan soykırımın
benzeri bir soykırıma tabi tuttukları Kıbrıs Türklerinin, -anavatan Türkiye’nin yardım ve
desteği ile 1974’te özgürlüklerine kavuşmaları sonucunda- kurmayı başardıkları
devletlerini dünyadan izole etmek için elden geleni yapmaktalar.
Biz, Kıbrıs Türkleri ile sözde ortak devlet kurmak için 1968 yılından beri sürmekte olan
müzakereleri her seferinde megalomanik bir tavır ve sudan bahaneler ile sonlandıran,
masayı devirip çıkan Rumlar, günümüzde, sanki de müzakere masasını terk eden
kendileri değilmiş gibi Kıbrıs Türklerini masaya oturtmak için yırtınıyorlar, kapı kapı
dolaşıp Türkiye ve Kıbrıs Türklerine baskı yapılması için her yolu deniyorlar.
Geçenlerde de Cumhurbaşkanımız Ersin Tatar’ın Avustralya’ya gitmesini ve
Avustralyalı yerel yöneticilerle, hükümet mensupları ile görüşmesini önlemek için
elden gelen her şeyi yaptılar.
Yapmaya yaptılar da bu kez başarılı olamadılar ve ilk kez bir KKTC Cumhurbaşkanı
Avustralya’da resmi olmasa da “Cumhurbaşkanı” olarak karşılandı, ağırlandı,
ziyaretlerde bulundu.
Kıbrıs Türklerinin uluslararası spor müsabakalarına katılmasını önleyen, dünyaya
direkt uçuşlar ile bağlanmasına mani olan, Türk soylu devletlerin kurdukları Türk
Devletleri Teşkilatına “gözlemci” olarak üye olmasının, Kıbrıs Türklerinin dünya
devletleri ile akademik, ticari, endüstriyel, sosyal ve kültürel bağ kurmasının önünü
kesmek için her tür entrikayı çeviren Kıbrıs Rumlarının kredisi tükenmiş, Kıbrıs
Türklerinden sevgi ve saygı beklemeleri artık hayalden de öte imkansız hale gelmiştir.
Her ne kadar BM temsilcileri KKTC’deki KKTC karşıtlarıyla görüşüp, bunları Kıbrıs
Türkünün genel görüşü olarak lanse etse de Kıbrıs Türklerinin büyük çoğunluğu, son
bir asırdır kendilerini yok etmek için yıllarca silahlı, ekonomik ve siyasi saldırılarda
bulunan Kıbrıs Rumları ile, bir süre sonra Maronitler, Ermeniler ve Latinler gibi azınlık
statüsüne düşecekleri ortak bir devlet kurmayı istememektedir.
Atlantik İttifakının, kendilerini dünyadan izole eden yasa ve kural tanımaz insanlık dışı
uygulamaları, Kıbrıs Türklerine kimlere güvenebileceği konusunda büyük bir ders
olmuştur.
Kuzey Doğu Suriye toprakları içinde PKK, YPG ve benzeri isim altında faaliyet
gösteren terör oluşumuna yıllardır mali ve silah desteği veren Atlantik İttifakı, şimdi
de yasa dışı bir şekilde yerel seçimler yapmalarına destek vererek varlıklarını yasal
statüye oturtmaya çalışıyor ama 15 Temmuz 1974 yılında Kıbrıs’ta darbe yaparak
uluslararası tanınmışlığı olan “Kıbrıs Cumhuriyeti”ni yıkarak “Kıbrıs Helen
Cumhuriyeti”ni ilan eden ve ertesi gün de Kıbrıs adasını Yunanistan’a ilhak ettiğini
açıklayan “Kıbrıs Helen Cumhuriyeti”nin yöneticilerine, Kıbrıs Rumlarına ve
Yunanistan’a, maalesef ciddiye alınacak hiçbir yaptırım uygulamamıştır. (Kıbrıs
Türklerini soykırımdan ve yok olmaktan kurtaran Türkiye’ye ise 1974 Barış
Harekatından hemen sonra “silah ve finans ambargosu” uygulamıştır.) Hamisi ve
kurucusu oldukları Birlemiş Milletler Teşkilatında da insanlığın yüz karası olan 18
Kasım 1983 tarih ve 541 sayılı, Kıbrıs Türklerini dünyadan izole eden kararı
almışlardır.
Şimdi, Kuzey Doğu Suriye’de tamamen kendi kontrollerinde olacak bir terör devletini
yasa dışı yollarla oluşturmaya çalışırken, dünyanın en uzun süreli sorununun
yaşandığı adada birbiriyle savaşmış ve öfkeleri dinmeyen iki toplumu bir araya getirip
yönetimi Rumlara vermeyi hedeflemenin yorumunu size bırakıyorum. Burada her
kurumuyla -Federe Devleti saymazsak- 41 yıllık bir devlet var, orada teröristlere devlet
kurdurulmaya çalışılıyor!
Bu nasıl bir küresel adalet? Biz kime, niye, nasıl güvenelim?
Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN
KKTC Cumhurbaşkanı Danışma Kurulu Üyesi
KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. Dönem Milletvekili