TÜRKİYE İLE İRAN ARASINDAKİ REKABETİN BÖLGEDE YOĞUNLAŞMASI
ARAZ NEWS - / TURKİSHFORUM-ABDULLAH TÜRER YENER
Türkiye ile İran arasındaki bölgesel rekabet, her iki ülkenin de Orta Doğu'daki hedeflerini ve stratejik çıkarlarını gerçekleştirme çabaları nedeniyle giderek daha görünür hale geliyor. Bu rekabet, iki ülkenin bölgeyi mümkün olduğu kadar etkileme eylemlerinde geçmişe oranla daha fazla kendini gösteriyor.
Geçtiğimiz günlerde Ebrahim Raisi'yi taşıyan helikopterin başına gelen olay ve ardından Türk İHA'sının helikopterin enkazını bulmasına yardım etmesi, sonrasında yaşananlar ve İranlı yetkililerin Türk İHA'sının bulma başarısını inkar etme yönündeki eylemlerine gelince. Helikopterin enkazı iki ülke arasındaki rekabetin hassasiyetini daha da ortaya çıkardı. Analistler, iki ülke arasındaki ilişkilerin görünüşte dostane olmasına rağmen, bu dostane ilişkilerin arkasında çok ciddi bir rekabetin bulunduğunu söylüyor. Öyle ki bazı analistler, Türkiye'nin İran'a helikopter enkazının bulunması için insansız hava aracı göndermesi veya İran cumhurbaşkanının ölümü için ülkede kamuya yas ilan edilmesi gibi yardım tedbirlerinin, terörün doruğunda yapılan jestler olduğuna inanıyor. Bölgedeki iki ülke arasındaki rekabet.
Analistler, her iki ülkenin de Güney Kafkasya, Suriye ve Irak'ta nüfuzunu artırma çabalarının ciddi bir rekabete dönüştüğüne dair işaretler olduğuna inanıyor.
Suriye ve Irak iki ülke arasındaki rekabetin en yoğun olduğu bölgeler arasında yer alıyor. Türkiye'nin, PKK dahil terör gruplarının manevra kabiliyetini azaltmak amacıyla Irak ve Suriye'de askeri varlığı bulunuyor. İran ise Esad rejimine verdiği güçlü destekle Suriye'deki nüfuzunu korumaya çalışıyor. Özellikle Irak'ta İran'ın PKK'ya verdiği destek Türkiye tarafından defalarca eleştirildi.
Türkiye'nin Azerbaycan'a verdiği destek ve bölgedeki nüfuzunu artırma çabaları İran tarafından da yakından takip ediliyor. İran, Türkiye'nin Güney Kafkasya'da artan nüfuzunu Ermenistan'ı destekleyerek dengelemeye çalışırken, aynı zamanda Azerbaycan'da dini söylemlere dayalı terör örgütlerinin oluşumunu ve güçlenmesini mali olarak destekleyerek Kuzey Azerbaycan hükümetinin yavaş yavaş zayıflamasına yardımcı olmaya çalışıyor. Güney Kafkasya bölgesinin jeopolitik dinamikleri Türkiye ile İran'ın çıkarlarının sıklıkla çatışmasına neden oluyor.
Her iki ülke de bölgedeki enerji kaynakları ve ticaret yolları üzerinde daha fazla nüfuz sahibi olmaya çalışıyor. Özellikle Irak'taki kalkınma yolu projesi ve Güney Kafkasya'daki Zengezur Koridoru dahil olmak üzere enerji projeleri ve ticaret yolları konusunda.
İran, Hizbullah, Husiler gibi vekil güçler ve Haşdi Şabi'nin de aralarında bulunduğu Irak'taki Şii milis gruplar aracılığıyla bölgedeki nüfuzunu sürdürmeye çalışıyor. Türkiye ise Katar üzerinden bölgedeki nüfuzunu artırmaya ve Arap ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmeye çalışıyor. Türkiye son dönemde PKK terör örgütünün Irak ve Suriye'deki üslerine yönelik geniş çaplı bir saldırıya hazırlanıyor. Ankara, Tahran'ı terörle mücadele çabalarını desteklemediği için defalarca eleştirdi. Daha önce bu ülkenin İran sınırına yaptığı ziyarette eski Türkiye İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Batı Azerbaycan'ın Dambat Maku bölgesinde yüze yakın teröristin varlığını açıklamış ve doğu komşusunun teröristleri barındırmasını üstü kapalı olarak eleştirmişti.
Türkiye'nin Azerbaycan'a verdiği destek ve bölgedeki nüfuzunu artırma çabaları İran tarafından da yakından takip ediliyor. İran, Türkiye'nin Güney Kafkasya'da artan nüfuzunu Ermenistan'ı destekleyerek dengelemeye çalışırken, aynı zamanda Azerbaycan'da dini söylemlere dayalı terör örgütlerinin oluşumunu ve güçlenmesini mali olarak destekleyerek Kuzey Azerbaycan hükümetinin yavaş yavaş zayıflamasına yardımcı olmaya çalışıyor. Güney Kafkasya bölgesinin jeopolitik dinamikleri Türkiye ile İran'ın çıkarlarının sıklıkla çatışmasına neden olmuş.
Geçtiğimiz günlerde bu ülkenin Savunma Bakanı Yaşar Güler, İran'ın terörle mücadelede ülkesiyle işbirliği yapmamasından şikayetçiydi. Öte yandan Raisi'nin ölümü ve PKK terör örgütünün İran ve Suriye'deki çeşitli şubelerinin taziye açıklamaları, İran rejimine, bu terör gruplarının çıkarlarının Türkiye'nin rakibi İran ile örtüştüğünü ve bu grupların terörizmin devamından umutlu olduğunu gösterdi. İran'ın onlara desteği var.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi öğretim üyesi Hüseyin Bağci de şunları söylüyor: "Siyasi ve ekonomik rekabet devam ediyor... Ancak Türkiye cumhurbaşkanının açıklamalarına bakıldığında stratejik açıdan olumsuz açıklamalardan kaçınmaya büyük özen gösteriyor. Türkiye'de genel yas ilan edildi. Bunu kimse yapmadı, Arap ülkeleri bile.
Bölgede iki ülke arasındaki rekabetin çok ciddi olduğu görülüyor ancak iki ülke bu rekabetin ciddi bir gerilime dönüşmesini engellemeye çalışıyor.
Raisi'nin ölümünün ardından İran'da sözde yeni başkanlık seçimlerinin yapılması bekleniyor. Analistler, özellikle İran'daki hükümet başkanlarının iç tartışmalara bulaştığı mevcut durumda, Ankara'nın bunu gündemini ilerletmek için bir fırsat olarak görebileceğini söylüyor.
Ancak Dr. Oytun Orhan, Anadolu haber ajansına yazdığı yazıda, İbrahim Raisi'den sonra reformcu bir başkanın iktidara gelme ihtimalinin çok düşük olduğuna inanıyor. Çünkü reformist bir cumhurbaşkanının göreve başlaması, ülkede başta başkanlık kurumu olmak üzere iktidar kurumları ile Ali Hamaney yönetimindeki kurumlar arasında sürtüşmeye neden oluyor ve bu durum bir iç krize dönüşebilir. İlkeli veya reformist bir cumhurbaşkanının etkinliğine ilişkin iki senaryoda dış politikayı ve İran'ın vekillerinin rolünü inceledi. Oytun Orhan'a göre İran'ın vekil güçlere ilişkin politikası eskisi gibi devam edecek ve bu güçlerin Lübnan, Suriye, Yemen gibi bölgelerdeki mevcut mevzileri korunacak. İsrail ile kontrollü militanlık, bölgede ABD üzerinde baskı kurma ve Türkiye, Suudi Arabistan gibi rakiplerle ilişkilerde vekil grupları baskı aracı olarak kullanma politikası devam edecek. Bu uzmana göre, İran'ın vekil grupları kullanma politikası reformist bir hükümet döneminde bile devam edecek, ancak diplomasi biraz daha cesurlaşabilir ancak vekil güçlerin performansında büyük değişiklikler beklenmiyor. Her iki senaryoda da İran'ın vekilleriyle ilişkilerinin büyük ölçüde devam etmesi ve bölgesel politikalarda köklü bir değişiklik yaşanmaması bekleniyor.
Türkiye ile İran'ın Orta Doğu'daki rekabeti ciddi ve karmaşıktır. Her iki ülke de bu rekabetin ciddi gerilimlere dönüşmesini engellemeye çalışıyor ancak bölgesel çıkarlar ve stratejilerdeki temel farklılıklar bu rekabeti istikrarlı kılıyor. İran'daki mevcut durum ve olası siyasi gelecek dikkate alındığında bölgedeki bu rekabetin devam etmesi, hatta yoğunlaşması bekleniyor.