SİNAN ATEŞ… KORKUTAN İYİLİK…

SİNAN… KORKUTAN İYİLİK…

Sinan Ateş’i yakından tanımıyordum. Gazi’deki öğrencilerim Fatih ve Serkan aracılığıyla sosyal medyadan tanıştık. En büyük arzularından biri Tanrı Dağlarında at koşturmak idi. Bu dünyada kısmet değilmiş, ruhu kendi gibi şehit ülküdaşlarıyla birlikte koşturur inşallah. 

Ortaokul yıllarımda (1975-1978) kasabamız Helete’deki Ülkü Ocağına giderdik. O günden bu güne kendimi Ocaklı sayarım. Bunu “Ocak Mühim” başlıklı buradaki paylaşımımda yazmıştım. “Ocak ve Kutadgu Bilig” paylaşımımda da Sinan ve arkadaşlarının faaliyetlerini tanıttım. 

Üniversitede Ocaklı gençlerle çok yakın bağım olmadı fakat dergi getirdiklerinde, yanıma geldiklerinde hep okumalarını, ülkücülüğün, reisliğin çalışkan bir öğrenci olmakla mümkün olduğunu öğütledim gençlere. “En büyük vatansever vazifesini en iyi yapandı” çünkü.  

Sinan ve arkadaşları Ocakta vazifeye tayin edilince çok sevindim. Çünkü hepsi okumuş çocuklardı ve klasik “reis” görüntüsünden çok daha fazla özellikleri vardı. Sinan “Bir Doğu’dan bir Batı’dan en az iki dil” diyordu Ocaklılara. Ülkücü gençlerin kendi kültürünü iyi öğrenmesini ülkülerinin birinci sırasına almışlardı. Bunun için Nutuk, Kutadgu Bilig, Divanu Lugati’t-Türk, Bengü Taşlar, Dede Korkut gibi Türk kültürünün temel eserlerini yayımlamaya başladılar.  

30.01.2019 tarihinde şu iletiyi yazmışım sevgili Sinan’a:

“Sevgili Kardeşim, Allah nazarlardan saklasın harika başladınız. Sanki uzun yıllardır kurgulanmış bir planın her gün bir parçasını yürürlüğü koyuyormuşsunuz gibi... Huzur evi ziyareti, hars heyeti toplantısı, nutuk, Muhsin Başkanı ziyaret, çaya davet, Kutadgu Bilig okuma daveti... Hayalimdeki Ocak Reisi gibi yapıyorsunuz her şeyi... Bu iletiyi endişemden yazıyorum nazar olacak diye... Dua ediyoruz tabi sizlere... Tuhaf gibi gelebilir size belki ama "her şey birdenbire bu kadar güzel olmasa mı?" fikri geçiyor aklımdan, korkumdan. Lütfen yapacaklarınız hakkında Türkmen Beyini bilgilendirme konusunda hassas olunuz... Fitne her zaman ve her yerde olabilir. Allah nazarlardan saklasın, inanılmaz bir ivmeyle gidiyorsunuz... Allah ayağınıza taş değdirmesin... Sevgilerimle... Atlar harika.”

31.01.2019 tarihinde şu cevabı yazmış:

“Allah razı olsun hocam çok teşekkür ederim. Tabi ki kurgulanan bir program yok ancak her ülkücünün özlem duyduğu meseleler var bizim de iç dünyamızda şöyle olsa dediğimiz şeyler onları hayata geçirmeye çalışıyoruz. Sayın Genel Başkanımızın her zaman emrindeyiz, kendilerine bir mesele ile ilgili gittiğimde ocağı Hürriyetçilik ve Şahsiyetçilik ilkemiz doğrultusunda yöneteceksiniz talimatı verdiler gereğini yapma gayretindeyim.”

Korktuğum başıma geldi ve Sinan'a bu harika işleri yapmak ancak bir yıl kadar nasip oldu. Bugün de sebebi konusunda çeşitli görüşlerin olduğu bir meseleden dolayı görevlerinden alındılar. Fakat Sinan ve arkadaşları görevde bulundukları kısa sürede o kadar etkili işler yaptılar ki bu işler sadece Ülkücü gençliği değil bütün toplumu etkiledi.

Benim kanaatimce bir ülkücü her şeyden önce çevreci olmalı. Çevreci olmak üstünde yaşadığınız toprağı, vatanı temiz ve yaşanılabilir tutmak ve korumaktır. Kim derdi ki Ülkü Ocaklı gençler ellerinde çöp poşetleriyle atık topluyor? Ama topladılar. Kim derdi ki Ülkü Ocaklı gençler huzur evi ziyaret ediyor, Covid günlerinde kapı kapı dolaşarak ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarını gideriyor?Her kesimden halka dokunuyor? Seçilmiş eserleri okuma seansları düzenliyor? 

Bizim Fakültenin Giriş’inin sol yanında Ocaklıların masası vardı. Sinan zamanında bakıyordum masaya oturanların her birinin elinde bir kitap, birkaç kitap da masanın üstünde. 12 Eylül 1980 sonrası Ülkücülerin unuttuğu bir hasletini Sinan Reis yeniden canlandırmıştı. 

Sinan Ateş, sadece ateş gibi yaptığı reisliğiyle toplum üzerinde bu kadar etki bırakmadı. O, aynı zamanda doğuştan “Reis”ti. Babadan alınan Ülkücülük geleneği, Ortaokul yıllarından itibaren teşkilatta öğrenci liderlikleri, Gazi Üniversitesi yıllarında Öğrenci liderliği ve partide uzun yıllar görev almışlık. Allah vergisi yiğitliği ve yakışıklılığı, konuşma kabiliyeti, okuyarak kendini geliştirmesi, spora özellikle atlara olan tutkusu, en önemlisi Türk milletinin en kıymetli değeri olan aile babalığı. Bütün bu değerlerin toplumun gözü önünde ve mütevazı bir şekilde yaşanması… Bütün bu saydıklarım iyiliktir, güzelliktir. 

Toplumumuzun tarihine baktığımızda iyilik ve güzellik, hele bunun Sinan’daki gibi fazlaca oluşu, cezasız bırakılmaz. Ama onu şehit edenler elbette onun şehadetiyle ülkemize belki de yaşayacağından daha fazla hizmet edeceğini, ülkenin kaderini değiştireceğini, adaletin yerini bulacağını- buna inancım tamdır- hesap etmemişlerdir. Onun iyi olduğu, iyi bir lider olduğu ve ülkemizin geleceğine yön verecek potansiyellerinden biri olduğu için alçakça pusu kurulup şehit edildiği bir gerçektir. Gerisi maşalar, maşaları kullananlarla ilgili…

Mekânı cennet ola, ruhu Tanrı Dağlarında doru atlar koştura…